Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından Serkan 15.07.10 19:08

Madde sonsuza dek vardır..
Bir başlangıcı olan bu maddenin sonuda vardır ..
Her sonu olan şeyin tekrar bir başlangıcı vardır.
Materyalizmin anlayışına göre bu sürekli teselsül ,zincirleme devam eder.
Bu felsefeye göre ise , Hem bir başlangiç hemde bir son.....

Buna parelel olarak bu varlıklar kesinlikle ezelidir , yani başlangıcı olmayandır..(yasalar ve zaman açısındanda bu böyledir)

Aynı felsefeye nazaran varlıklar kesinlikle tesadüfen var olmamışlardır..

Ancak bir varlığın plan ve projesiz bilinçsiz meydana geldiklerini söyler bu felsefe!

1.Tesadüfün olmamayışı İlmi-Bilimi isbat ettiği halde , nasıl bunlar plansız projesiz ezeli var olabilirler?

2.Kaldiki Eğer ezeli olsaydılar tabiatı üzere neden kalmadılar???

3.Eğer tabiatı üzere kalsaydılar , yeniden olmamaları lazımgelecekti , Ezeliyette nasıl yenilik olur ?

Kaldıki Her bir geçen zamanla kayıtlı olan bu madde sürekli haraket halindedir, Her bir hareketin neticesi ise yok olmaktadır , Gelenler birbirlerinin aynısı olmadıkları gibi , gidenlerde birbirlerinin aynısı degiller. Bu hareket bir durgunluk olsaydı ben her şeyi bilir , görür , irade eder durumda olmam lazım gelmeyecekmiydi?

Ama bak maddenin içinde en erdemlisi insan olduğu halde ACİZ .

Serkan
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty Geri: MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından Dehri 15.07.10 19:09

Serkan,

Materyalizm deyince sanıyorum aklına 19. yüzyıl materyalizmi geliyor. Materyalizmin asli konusu maddenin öncesiz ya da sonsuz olması değildir. Ya da başlangıcının nedensiz olup olmaması değildir. Kaldı ki, materyalizm, maddeye ait her şeyin bilindiğini de savunmaz. Eğer öyle olsaydı, bilimin sınırına gelinmiştir denirdi. Materyalizmin temel savı, varolan her şeyin maddi bir temelinin olduğu, ve maddenin yasalarının özü itibariyle bilinebilir olduğudur. Dolayısıyla materyalizm, evrendeki olayları açıklamak için doğa üstü, madde dışı varlıklara başvurma gereğini duymaz; bu türden açıklamaların gerçek dışı olduğunu savunur.

Materyalizm, Laplace'çı kesinlikte determinizmi savunmak zorunda değildir. Böyle bir katı determinizm, 19. yüzyıl mekanik materyalizmine özgüdür ve son tahlilde kadercilikle aynı şeydir.
Dehri
Dehri
Admin

Mesaj Sayısı : 39
Kayıt tarihi : 14/07/10
Nerden : ANKARA

https://academia.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty Geri: MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından Serkan 15.07.10 19:10

Materyalizmde reform olmaz .
Maddi keşiflere göre uyum sağlamağa Bilim denir.
Eğer materyalizmin şimdiki ismi reforma uğrayıp bilim olmuşsa bundan haberim yok.
Eğer materyalizm bir bilim olsaydı , varlıkların kusursuz düzenindeki ahenği kabul eder , bununda bir ilim ile olduğunu kabul ederdi.

Kaldıki başka bir topictede yazdığım gibi:
Materyalizmin madde ile bir bağlantısı var oda yaratılış , her şeyi madde dolaysiyle yasalar , kanunlar yarattığını iddia eden bir felsefi kavramdır...

Yoksa şu şöyleydi ,şimdide böyle oldu , olmalıydı olmazdı ,olmasa böyle olurdu döngüsünde kalırsan , materyalizmi anlamış olmassın.

Ben sizin materyalizmi anlamnızı gerçekten bütün ruhumla istiyorum.

Serkan
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty Geri: MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından HACI 15.07.10 19:11

Serkan’ın kendine göre bir materyelizm anlayışı var.. Onu değiştirmeye olanak yok.. Onunla tartışılmaz. Bildiğinden şaşmıyor.. Filozoflar artık materyelizm terimini kullanmıyorlar. Fizikalizm terimi aynı anlama geliyor. Materyelizm bütün fenomeni açıklayamıyor. Fizik güçler ve enerji ile de ilgileniyor. Şurasına hemen işaret etmek istiyorum ki materyelizmin aşırı mal, mülk ve zenginlik peşinde koşma şeklinde bir anlamı yoktur.

HACI
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty Geri: MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından Serkan 15.07.10 19:12

Materyalizm terimi eskisede , sizin anlama kabiliyetinize göre hitap edeceğim.

İnsan şu alemin büyüklüğü yanında ihmal edilebilecek kadar küçük bir gezegen üzerinde yaratılmıştır.
Zayıf bir misafir , gücünü kabul ettirebileceği daire çok küçük , Fakat diğer yandan Yaratıcısı bütün Kaniatı onun hizmetine vermiş , yaşadığı gezegeni ve tabiatı dışarıdan gelecek tehlikelere karşı peşinen korumuştur.Ona , alem hakkında düşünecek , anlayacak , yaşamak için yararlanacak akıl ve kuvvet vermiştir (daha doğrusu her an vermektedir).Emrine canlı-cansız yaratıkları , kanunları amade kılmıştır.İnsanlık bütün bu faaliyetleri giderek sistematik ve ölçülü şekilde yapar hale gelmiş, büyük keşiflerde bulunmuş , açık veya saklı nimetleri keşfederek daha elverişli maddi hayat şartları oluşturmuş, ve bütün bu yaptıklarına da bir isim vermiştir " bilim ".

Fakat , zayıf bir mahluk olmasına rağmen, kendisine verilmiş kabiliyeti , istidatları , büyük kısmı itibariyle faydasına olan gelişmeleri, elde ettiği başarıları ve bunlarla gelen gücü zaman içinde her manada kendi eseri olarak değerlendirip beden ve aklını putlaştırmıştır..

Daha sonra da her şeyi bilime vererek , onu , zaaflarla malul bir faaliyet olmasına rağmen kendisinden ayrı, metafiziki manada da alemlerin Yaratıcısından bağımsız görmeye başlamış , hatta bilimi her konuda hüküm verebilen insanüstü şuurlu bir varlık , bilginin tek kaynağı , ve metotlarıyla birlikte bir kutsal olarak kabul etmeye başlamıştır.Halbuki , nasıl bilimlere konu olan bütün bir kainat , içindeki insan ile birlikte varlığı tutan hayattar , terbiye edici olan yaratıcısı tarafından yaratılmış ise ve insana ait değilse , nasıl bilginin ve bütün ilimlerin tek kaynağı alim her şeyi bilen yaratıcı ise , pozitif ve doğru bilginin üretilmesi , geliştirilmesi ve sistemleştirilmesi de Kerim , Rahim , Hakim, Adil, ve sebepleri yaratan olan Onun nimetlerindendir.

Bu büyük nankörlük ve isyan , toplumların manevi değerlerini sarsan , dokusunu bozan büyük zihni hercümerçlere ve dinsizlik cereyanlarına , dolayısıyla bilimin insanlığa karşı zaman zaman ölçüsüzce , hatta zararlı bir silah gibi kullanılmasına , sonuçta da iki dünya savaşına , ve bugüne değin süregelen zulümlere, ve halan çatışmalara yolaçmaktatır.

Mesela , Darwinden itibaren evrim teorisyenleri canlı türlerinin tabiattaki durumunu sıkça başvurdukları tabii seleksiyon yoluyla evrim ön kabulüne göre yorumlamışlardı.
Ancak , tabii seleksiyonun deterministik olarak düşünülmesi doğru değildi. Gerçeklik payı vardı , fakat daima geçerli olan temel bir kanun değildi. Hangi tür veya türün hangi ferdi için hangi şartlarda zayıf sıfatı kullanılacağı , zayıflığın ölçüsünün ne olduğu , tabiat sisteminde farklı fonksiyonlar görmek üzere farklı yapı ve kapasitelerde yaratılmış türler , hatta bazı fertler için bile zayıflık ölçülerinin aynı olmayacağı düşünülmemişti.Tabii seleksiyon saplantısının insan fertlerine teşmil edilmesi ise, vicdansız ve vahşi uygulamaları doğuracaktı.Dolayısıyla, görünüşte cazip , fakat elmalarla armutların karıştırıldığı kaba ve toptancı bir tabii seleksiyon mekanizmasıydı ortaya atılan..Bu zalimce düşünce Hitler ve Mussolini gibi diktatörlerin , insanlar üzerinde atom bombasını ve diğer kitle imha silahlarını kullanan ve nükleer denemeler yapan devletlerin anlayışına uygun olduğundan , milyonlarca insan haksız yere öldürüldü ve bugüne kadar yapılan benzer kıyımlara kapı açtı..

Bilim faaliyetini inkar ve isyanına malzeme yapan , ve böylece insanlığın ahlakını da tehdit eden bir camianın , tabiatı sadece mücadele arenası gibi görmesi de , bir başka ifratçı yaklaşımdı..
İşte bunlar sizin materyalizmeden sıyrılmış ateizmleşmiştir..

Halbuki , tabiata her yönüyle duyduğumuz hayranlık onun ne kadar güzel yaratılıp yaşatıldığını gösterir. Tabiat , kendi içinde bütün cüzleriyle mükemmelen işleyen , dayanışma ve yardımlaşma tevhid ve bütünlük hakikatinin esas rolü oynadığı bir sistem olduğu için , bize kalbi ve estetik açıdan ilham veren , dünya üzerinde kurduğumuz fiziki ve beşeri sistemler açısından da taklit etmeye çalıştığımız bir tablo çizer nazarlarımıza. Milyonlarca farklı tür , sayıya gelmeyen canlı fert farklı coğrafya ve enlemlerdeki farklı ekosistemlerde hayatiyetini sürdürür. Hepsi dakik , hassas işleyen sistemin , küçüklü büyüklü birer çarkı gibidir. İşte bu süreçte rol oynayan makro ve mikro biyolojik mekanizmaları keşfetmek, derinlemesine analiz etmek ancak bilim ve teknolojideki gelişmeler sonucu yirminci yüzyılda mümkün olmuştur. Fakat bu keşif, inkarın katılaştırdığı bilim camiasına metafizik bir heyecan vermemiş, bu yüzden birçok durumda suiistimal edilmiştir.

Serkan
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER. Empty Geri: MATERYALİZM TESADÜFÜ REDDEDER.

Mesaj tarafından Deicide 17.07.10 18:00

Serkan, materyalizmi dinle karıştırıyorsun galiba. Felsefe de bilim gibi, yanılabilir ve fani varlıklar olan insanların etkinliğidir. Materyalizmin, islam gibi, asla yanılmaz, her şeye kadir ve her şeyi bildiği iddia edilen ilahi bir varlığın vahyi olduğunu iddia eden yok. Dolayısıyla, her felsefi akım gibi, materyalizm de içeriden ve dışarıdan eleştiriye açıktır. Zamanla gelişir, değişir ve yetkinleşir. Yanlış olduğu anlaşıldığında da terkedilir. Elbette felsefe bilim değildir, bilimden farklı yöntemlere ve konulara sahiptir. Ancak, felsefenin bilimle ilişkisi vardır, özellikle de materyalizm gibi nesnel gerçekliği temel alan bir akımın, bilimle diğer felsefe akımlarından daha farklı bir ilişkisi vardır. Bilimsel gelişmelere göre materyalizmin gelişmemesi, materyalizmin bilime karşı kayıtsız kalması söz konusu olamaz. Siz her şeye din gözlüğü ile bakmaya hazır olduğunuzdan, materyalizmin de din gibi değişmez ve tartışılmaz dogmalara sahip olduğunu sanmaya eğilimlisiniz. Tekrarlıyorum, materyalizmin temel savı, gerçekliğin maddi olduğu, varolan her şeyin nesnel -zihinden bağımsız-, özü itibariyle bilinebilir, somut ve yine nesnel olan yasalara bağlı olduğudur. Bunun dışında, rastlantı ve zorunluluk, nedensel ilişkilerin doğası konuları ikincildir. Bu konulara ilişkin elbette materyalizmin söyleyecek çok şeyi vardır, ancak bu ikincil konulara ilişkin savların zamanla incelmesi, gözden geçirilmesi, materyalizmi materyalizm olmaktan çıkarmaz.

Ayrıca bilim varlıkların kusursuz düzenindeki ahengi filan kabul etmez. Kusursuzluk, ahenk gibi konular bilimin alanına girmez. Bunlar felsefenin alanındadır. Kaldı ki, varlıklar kusursuz bir düzende ahenk içinde değildir. Bize öyle gibi görünür. Varlıkları düzeni sabit değildir, denge gibi gözüken durumlar dinamiktir ve zamanla sürekli değişir. Öyle olsaydı, yıldızlar olduğu gibi yerlerinde durur, zamanla yakıtları bittiği için patlamazlardı. Hiçbir canlı ölmez, kitlesel yokoluş ve felaketler olmaz, hiçbir canlı türü de yok olmazdı. Eğer tüm bunlara kusursuz düzenin ahengi diyorsanız, o zaman kusursuzluk ve ahenk gibi kavramları keyfi olarak (ki öyledir, bu kavramların nesnel gerçekliği yoktur) tanımlıyorsunuz demektir. Dünya başka türlü olsaydı, yine kusursuz ve ahenk içinde diyecektiniz.

Sonraki mesajında ve başka başlıklar altındaki mesajlarınla ise taban tabana bir karşıtlık içindeyim. Bilim ve insan ile ilgili olarak düşündüklerinin tam tersini düşünüyorum.

İnsan, üzerinde yaşama olanak veren koşullar bulundurması dışında, hiçbir özelliği ve evrende hiçbir ayrıcalıklı olmayan Dünya üzerinde ortaya çıkmıştır. İnsanın ortaya çıkması, herhangi bir tasarım ya da amaç sonucu değildir. İnsan, milyarlarca yıl süren bir evrimin sonucudur. Eğer her şeye kadir bir varlık insanı yaratmak isteseydi, milyarlarca yıl beklemez, kutsal kitaplarda bilime aykırı olarak iddia edildiği gibi yedi gün gibi, hatta daha kısa bir süre içinde, daha da iyisi, ol diyerek yaratırdı. İnsanı kimse yaratmadığı gibi, kimse de ona yetenekler bahşetmemiştir. İnsan, zekası ve toplumsallığı dışında hiçbir silahı olmayan zayıf bir varlıktır. Zekasını kullanacak potansiyeli olmasaydı, binlerce memeli türü gibi yokolur giderdi. İnsan, milyarlarca yıllık evrimin ürünü olan zekası sonucu gelişen yeteneklerine ve en değerli varlığı olan bilime, yüz bin yılı aşkın çetin bir mücadele sonucu, dişleri ve tırnakları ile yaşama sımsıkı sarılarak ve çekip kopartarak sahip oldu. İnsanlığın, kendi ortak vicdanı ve kendi tarihi boyunca yarattığı ortak değerleri dışında hiçkimseye vereceği bir hesabı yoktur. Yeteneklerini kullanmak için hiçkimseden izin almamıştır ve almayacaktır da.

Tüm bu mücadele sırasında, bütün tarih boyunca, insanın doğayı ve kendisini eksik anlaması sonucu ortaya çıkan ve insanlar arası üstünlük mücadelesinde egemen güç ve sınıflar tarafından egemenliklerinin bir aracı olarak kullanılıp geliştirilen dinler, insan yeteneklerinin ve bilimin önünde birer engelden başka hiçbir şey olmadılar. Dinler ve asılsız inançlar, insanların doğayı ve kendilerini daha iyi anlayarak, yaşama kalitelerini yükseltme çabalarını sürekli baltaladı. Yüz yıl önce, kadınların doğum sancılarının, Havva'nın şeytana uyup yasak elmayı Adem'e yedirmesinden dolayı lanetlenen kadın soyunun çekmesi gereken ilahi bir eza olduğuna inanan katolik kilisesi, her türlü ağrı kesicinin doğuda kullanılmasını yasaklamış ve doğum sırasında kadın ve çocuk ölümlerini azaltacak önlemlerin uygulanmasına şiddetle karşı çıkmıştı. Benjamin Franklin, paratoneri bulduğu zaman, köktendinci protestanlar, yıldırımı savmanın, tanrının kullandığı silahların en önemli olanlarından birini ortadan kaldırmak ve tanrıya isyan etmek olduğu savları ile ortalığı velveleye vermişlerdi. Aynı örnekler, şeyhülislam fetvalarından, şeyh, şıh ve imamların telkinlerinden de verilebilir. Bilim ve teknolojide, insanların yaşam tarzlarında yeni olan ne varsa, din adamlarının mutlaka karşı çıkmıştır. Bunlar, din adamlarının kişisel yetersizlikleri ya da eksiklikleri olarak açıklanamaz. Dinin karakteri budur.

İslam'ın bilime ve yeniliğe açık olduğu sık sık ifade edilir. En çok da, Kuran'ın ilk inen ayeti olan "oku" emri ve Kuran'da sık sık geçen "aklını kullan" ifadeleri örnek gösterilir. Oysa "oku" emrinde kastedilen, insanlığın kültürüne malolmuş yapıtların okunması değil, Cebrail'in indirdiğinin okunmasıdır. "Aklını kullan" ifadelerinde de aklını kullanarak doğanın sırlarını çöz, onları yaşam kaliteni ve mutluluğunu arttırmak için kullan değil, aklını kullan, bizim tehditlerimizin ne kadar korkunç olduğunu anla, bize itaat etmenin en akılcı yol olduğunu gör demek istenmektedir. Ufak bir soru, İslam'ın bilgiye ne kadar değer verdiğini gösterecektir: doğaya ve bilime dair hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi merak etmeyen, hiçbir şey öğrenmek istemeyen ama iman eden ve ibadetini eksik etmeyen bir müslüman mı daha makbuldür, yoksa bütün ömrünü bilime adamış, bilime bir çok kuramsal katkısı olmuş, ulaşabildiği her konuyu derinlemesine araştırıp, sonuçlarını da önemli yapıtlar vererek insanlığa sunmuş ama imansız bir bilim adamı mı? Birincisinin eksik ya da kusurlu olduğu, öğrenmek isteseydi daha iyi olacağı yarım ağızla söylenebilir. Yine de -suçu varsa- cezasını çekecek ve sonuçta cennete kabul edilecektir. Ama ikincisi sonsuz cehennem azabına mahkumdur.

Bilimin ve teknolojinin kullanılmasından doğan bir takım mahzurlar elbette vardır; sivrisineklerin kökünü kurutacağız, sıtmayı önleyeceğiz diye bazan bataklığı kurutup bir bölgenin çölleşmesine katkıda bulunuyoruz; hastalıkları önleyeceğiz diye dikkatsizce antibiyotikler kullanıp sonuçta antibiyotiklere dirençli bakterilerin üremesine kendi ellerimizle yolaçıyoruz; enerji üreteceğiz diye petrol ve kömür yakıp atmosferi kirletiyoruz; teknolojimizin ürünü olan zehirli atıklarla bazı türlerin yokolmasına neden oluyoruz; ürettiğimiz milyonlarca ton sera gazını atmosfere verip, sonuçta buzulların erimesine ve denizlerin yükselmesine yolaçabilecek şekilde Dünya'nın ısınmasını sağlıyoruz; yine teknolojimizin ürünleri olan bazı gazlarla ozon tabakasının delinmesine katkıda bulunuyorzu (son ikisinden çok emin değilim, bu konudaki çevreci yaygaralar bilim çevrelerinde son zamanlarda kuşku ile karşılanıyor)... Örnekler uzatılabilir. Ama bunlar, bilim ve teknolojinin eksik ve yanlış kullanımı ile ilgili. Daha çok da kapitalizmin kar hırsı dolayısıyla dünya kaynaklarını gelecek kuşakları düşünmeden sorumsuzca kullanmasının sonucu. Bu sakıncaları gidermenin yolu, bildiklerimizi unutmak, eski ve geri teknolojilere geri dönmek değil, tam tersine, daha çok araştırmak, daha çok bilmek, daha iyi ve daha gelişkin teknoloji kullanmaktır. Bilim ve teknolojinin sakıncası varsa, bu sakıncaları giderecek olan, daha çok bilim ve daha çok teknolojidir.

İnsan, varolduğundan beri doğa ile mücadele halindedir. Buna yerde bulduğu taşı beğenmeyip, başka bir taşla şekil verdiğinde başladı. İnsanlık tarihi, insanın doğaya egemen olma tarihidir. Bu konuda bazan yanlış yollara saptık, bazan geri dönüş noktalarımız oldu. Ama gidişin yönü, yeterince uzun vadelerde hep ileriye doğru oldu. Bu sayede ortalama yaşam süremiz orta çağlardaki yirmili yıllardan, yirminci yüzyılın sonunda yetmişlere vardı. İnsanın yaşam kalitesi çağlar boyunca hep artmıştır. Bunu da sadece bilim sağlamıştır. Din ise elinden geldiği kadar bu çabayı baltalamış ama her zaman geri adım atmak zorunda kalmıştır. Tüm bu gözkamaştırıcı başarıları insanlık dua ile, iman ile, ruhlardan, perilerden, hayaletlerden, tanrılardan yardım dileyip medet ummakla değil, bilim ve akıl ile gerçekleştirdi. Bilim ve teknolojinin tüm tarihi, materyalizmin muzaffer bir şekilde doğrulanmasıdır. Dünyada, maddi olmayan, maddeden kaynaklanmayan herhangi bir güç yoktur. Dünyayı daha çok yaşanır hale getirmenin tek yolu, maddeyi anlamak ve maddi güçleri kullanmaktır. Tüm bilim tarihi, bu gerçeğin onaylanması ve geliştirilmesinden öte bir şey değildir.

Başka bir yerdeki bir iletinde "Materyalizm insana ne vaadeder" diye sormuşsun. Bunu iki şekilde yanıtlamak olası: Birincisi, materyalizmin bir ideoloji değil, bir açıklama ve anlama biçimi olduğudur. Dolayısıyla, materyalizm kendi başına herhangi bir şey vaadetmez. Gerçeğin sınırlarını çizer; hayali gerçekten ayırır. İkinci yanıt ise, materyalist bir felsefe ile dünyaya bakan, insanlığın sahip olduğu potansiyeli gerçeğe dönüştürüp dünyayı tüm insanlar için hastalıkların olmadığı, açlığın, savaşların ve sömürünün tarihe karıştığı bir yer haline getirmeyi amaçlayan bir anlayışın, insanlığa her şeyi vaadettiğidir. Materyalizm, yukarıda işaret ettiğimiz gibi dünyayı değiştirmenin yolunun fizik ötesi güçlerden medet ummak değil, anlamak ve bilmek olduğunu söyler. Hiç kuşkusuz bu her şey demek değildir. Ama bu bakış açısı ile bakmadan, doğruyu yakalamak, ilerlemek ve herhangi bir amaca ulaşmak mümkün değildir. Göklerin ötesinde bir Cennet yoktur, ama bu dünyanın "cennete" dönüşemeyeceği anlamına gelmez.

Deicide
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz