Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

KUR'AN'A TAPMAYIN !!

Aşağa gitmek

KUR'AN'A TAPMAYIN !! Empty KUR'AN'A TAPMAYIN !!

Mesaj tarafından FAZIL 16.07.10 10:22

Kendilerine din(dünya görüşü)olarak hadis dinini uygun görmüş ve benimsemiş olan insanlar,Kur'an'ı çokça kutsamış ve onu dokunulmaz kılmışlardır.Hatta Kurana dokunmayı dahi abdestli olma ön koşuluna bağlamışlardır.Bu insanlar Kuranı en büyük mucize olarak görmektedirler. Arapça olarak okunmak kaydıyla kendilerine şifa olacağına inanmaktadırlar.

Bazı insanlar hadis dinine tepki göstermiştir.Dinin(dünya görüşü) hadis temeline dayandırılamayacağını ileri sürmektedirler. Dinin dayanağının Kuran olması gerektiğini ama sadece Kuran olması gerektiğini ileri sürmektedirler. Görüşlerin tartışılmasında sadece Kurana dayanmak gerekir düşüncesindedirler. Üstelik bu grup içerisinden bazı insanlarda Kuranın 19 şifresine göre yazılmış olduğunu ispatlama yoluna gitmişlerdir.Onlara göre Kuran mucizedir.Mucize olduğuna da kanıt Kuranın 19 şifresine göre yazılmış olmasıdır. Nitekim yaptıkları çok çeşitli hesaplarla Kuranın yazılışının 19 şifresine göre olduğunu ispatlama yoluna girmişlerdir.

Kuran 19 şifresine göre yazılmış olursa bu olgu insanlara ne kazandırır?

Eğer 19 şifresi gerçekse Kuran insanüstü bir kitap olur.Mucize olur.Bu kitap içerisinden astronomi veya diğer bilimler için mevcut sırların çözülmesi gündeme gelir.Evrenin ve bilimin bilinmeyenlerini anlamak için laboratuvarlardan önce Kuranı deşifre etme işine yönelmek gerekir. Ya da eğer bilim alanında yeni bir buluş ortaya konmuşsa bunun Kurana uygun olup olmadığına bakılır.Yani kısaca 19 şifre mucizesi yoluyla Kuran ,aynen hadis dinine mensup olanların yaptığı gibi çokça kutsanmakta ve insanlar için erişilemez bir kitap haline dönüştürülmektedir.

Kitaba sade vatandaşın erişmesi mümkün değilse okusa bile içindeki gizli sırları anlaması mümkün değilse ,gizli şifreleri deşifre etmesi mümkün değilse ne olacaktır?

O zaman bu işler için ortaya "Bir bilen!"sınıfı çıkacaktır.Bu "bilen!"ler Kuranı okuyacak şifreleri çözecek biz sade insanlara anlatacaklardır.Bu sınıf kendilerine ne ad takarlarsa taksınlar "RUHBAN" özelliklerine sahip olmaktan kaçınamazlar/kurtulamazlar.

Geçmişte de zamanımızda da Kuran araç olarak kullanılarak büyü ve astroloji hesaplamaları yapılmıştır/ yapılmaktadır.Gelecekten ve evrenin henüz bilinmeyen sırlarından haberler verilmektedir!Yada verildiği insanlara söylenmekte ve bu hizmete karşılık olarak insanların umutları ve paraları sömürülmektedir.

Öyleyse Kuran nedir?

Kuran;Muhammed tarafından söylenen ve kural olarak ortaya konan sözlerin Muhammedin ölümünden sonra dönemin siyasi otoritelerinin emriyle, çeşitli komisyonların aralıklarla yaptığı derlemeleri sonucu oluşturulmuş bir kitaptır. Üstelik derleme sırasında derlenen sure veya ayetlerin kimden alındığı da ört bas edilmiştir.Amaç Kurana kutsiyet kazandırmaktır.Mucize nitelik kazandırmaktır.Ancak daha sonra derleme olarak oluşturulan ve defalarca değiştirilen Kuran adındaki kitap da ortadan kaybolmuştur.

Şu anda uygulamada okunan ve Kuran diye konuşulan kitap, derleme olarak yapılan ve defalarca değiştirilen kitap dahi değildir.Orjini belli değildir.

Yukarıdaki iddialar doğru mu?

Bu konuda Türkiyede güvenilecek otoritelerden biri olan Prof.Dr Süleyman Ateş'ten uzunca bir alıntı alıyoruz.Cevaplar bu alıntılarda vardır.

KUR'AN'I KERİMİN TOPLANMASI

Peygamber devrinde vahy devam ettiği için Kuranı Kerim toplanıp bir kitap haline getirilmemişti.İnen ayetleri bazı sahabiler ezberliyorlar kürek kemiklerine,hurma kabuklarına,ince beyaz taşlara ve o zamanın yazı malzemesine aktarıyorlardı.

Hz.Ebubekir zamanında vukubulan Yemame savaşında yediyüz sahabi şehit düşünce,Kuranı kerimin akibetinden endişe duymaya başlayan Ömer ibn el-hattab,Halife Ebubekiri Kuranı yazmaya ikna etti.Bu işle görevlendirdikleri Zeyd ibn Sabit,yorucu bir çalışmadan sonra Kuranı,surelerinin tertibini göz önünde bulundurmadan derledi(Not:Kuranın birinci derlemesi.Fazıl) Zeyd bu konuda şöyle diyor:

-"Yemame savaşı üzerine Ebubekir beni yanına çağırttı.Hattap oğlu Ömer de yanında bulunuyordu.

Dedi ki:

-Ömer bana geldi: "Yemame gününde Kuran okuyanlar ağır zayiat verdiler.Kuran okuyanların,savaş alanlarında şehid düşmesiyle Kuranın çoğunun zayi olacağından korkuyorum,Kuranı toplamayı emretmeni istiyorum'

Ben de Ömere:

-"Allahın elçisi'nin yapmadığını biz nasıl yapalım'

dedim.

Ömer:

-'Vallahi bu hayırlı bir iştir'

dedi.

Ömer bana söyleye söyleye nihayet Allah,aklımı bu işe yatırdı.Ben de Ömerin görüşünün doğruluğuna kanaat getirdim.Sen akıllı bir gençsin, hakkında kötü bir zannımız yoktur.Sen Allahın elçisinin vahiy katibi idin. Kuranı araştır ve bir araya topla.

Vallahi bana,herhangi bir dağı yerinden kaldırıp başka bir yere nakletmeyi önerselerdi Kuranı toplamayı emretmeleri kadar bana ağır gelmezdi.

Dedim ki;

-Allahın elçisinin yapmadığı şeyi siz nasıl yaparsınız?

Ebubekir;

-Vallahi bu hayırlı bir iştir,dedi.

Ve söyleye söyleye nihayet Allah Ebubekirin ve Ömerin aklını yatırdığı şeye benim de aklımı yatırdı.Kuranı araştırmaya,hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeğe başladım. Tevbe Suresinin sonu olan:" .............":Andolsun size kendi içinizden öyle bir elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir;size düşkün, müminlere şefkatli,merhametlidir.Eğer inanmaktan yüz çevirirlerse deki: 'Allah bana yeter.O'ndan başka Tanrı yoktur.O'na dayandım. O,büyük arşın sahibidir.' ayetini yalnız Ebu huzeyme el Ensari'nin yanında buldum"

Tirmizinin rivayetine göre de, Zeyd bu iki ayeti,Huzeyme ibn Sabit'in yanında bulmuştur.Yine Tirmizinin başka bir rivayetinde de Zeyd,Ahzap suresinin 23 üncü ayetini Huzeyme ibn Sabit'in veya Ebu Huzeymenin yanında bulmuştur.Tirmiznin bu rivayetleri terddütlüdür.Fakat Buharinin ve İbn Hanbelin rivayetlerine göre Huzeymenin yanında bulunan ayet,Beraeh Suresinin son iki ayeti değil,Ahzap suresinin 23 üncü ayetidir.Zeyd Osman zamanında Kuranı ikinci kez yazarken Ahzap suresinin:"Müminlerden öyle erkekler var ki Allaha verdikleri sözde durdular.Onlardan kimi adağını yerine getirdi,kimi de(sözünü yerine getirmeği)beklemektedir. ;sözlerini asla değiştirmemişlerdir."mealindeki 23 üncü ayetini Huzeyme İbn Sabit'in yanında bulmuştur.Kurtubi'nin de işaret ettiği gibi,demek ki birinci derlemede Beraeh Suresinin sonundan iki ayet,sadece Ebu Hüzeymenin ikinci derlemede de Ahzap suresinin 23 üncü ayeti sadece Huzeyme İbn Sabit'in yanında bulunmuştur.

Zeyd'in derlediği ve sonradan "El-Musfaf'ul-Umm:Ana mushaf2 denilecek olan bu mushaf,Ebubekirin yanında kalmış,onun vefatıyla Ömere intikal etmiş,onun vefatından sonrada kızı Hafsanın eline geçmiştir. (Not:Ana mushafın akibeti ne oldu?.Fazıl)

Hz.Osmanın halifeliği sırasında İslam Devletinin sınırları genişlemiş ve çeşitli dilleri konuşan insanlar müslüman olmuşlardı.Ana dilleri yabancı olan bu müslümanların,Kuranı bir Arap gibi okumaları elbette çok güçtü.Bunlar içinde de Kuranı ezberleyenler çoktu ama bunların teleffuzu ile bir Arabın teleffuzu arasında farkların bulunması tabii idi.Ayrıca Arabistanın,birbirinden uzak bölgelerinde yaşayan Arap kabilelerinin lehçe ve şiveleri arasında da- bu gün olduğu gibi- büyük farklar vardı.İşte gerek çeşitli Arap kabilelerinin,gerek yeni müslüman olmuş yabancıların okumaları arsında beliren farklar,müslümanlar içinde bibirlerini küfürle suçlamaya varan derin ayrılıklara yol açtı.Özellikle Erminiyye(Ermenistan)savaşında baş gösteren bu ayrılıklardan endişe eden kumandan Huzeyfe,dönüşte,henüz evine gitmeden halife Osmanın huzuruna girdi:

-Bu ümmet helak olmadan önce yetiş te onu kurtar! dedi.

Iraktan Şamdan,Hicazdan insanların toplandığı o savaşta askerlerin birbirini tekfir etmelerine neden olan kıraat ayrılıkları gördüğünü anlattı. "Ben Yahudi ve Hıristiyanların ihtilafa düşdükleri gibi bu ümmetin de Kitaplarında ihtilafa düşeceklerinden tasalanıyorum"dedi.

Konuyu arkadaşlarıyla görüşen Hz. Osman"Benim kanaatime göre insanların bir kıraatte birleşmeleri gerekir.Zira siz bu gün ihtilafa düşerseniz,sizden sonrakiler daha çok ihtilafa düşerler"dedi.Ve Hafsadan tekrar iade etmek üzere ilk mushafı aldı.Kuranı yeniden yazmakla görevlendirdiği Zeyd İbn Sabit,Abdullah İbn ez-Zübeyr,İbn el As ve Abdurrahman İbn el-Haris ibn Hişam 'dan oluşan komisyona gönderdi.Komisyonun Kureyşli olan üç üyesine:

-Siz ve Zeyd ibn Sabit,Kurandan bir şeyde ihtilafa düşerseniz onu Kureyş diliyle(lehçesiyle)yazınız.Çünkü Kuran onların diliyle inmiştir 'dedi.

Buharinin bir rivayetinde ise komisyon üyelerinin hepsi Ensarlıdır:Übeyy ibn Ka'b,Mu'az ibn Cebel,Zeyd ibn Sabit ve Zeydin babası Sabit(Not:Komisyon üyelerinin dahi kim olduğu kesin olarak belli değil.Fazıl)

Komisyon üyeleri Kuranı yazarken herhangi bir kelimenin yazımında ihtilafa düştükleri zaman Hz Osmana başvururlar,onun direktifine göre
yazarlardı.
FAZIL
FAZIL

Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 16/07/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

KUR'AN'A TAPMAYIN !! Empty Geri: KUR'AN'A TAPMAYIN !!

Mesaj tarafından FAZIL 16.07.10 10:22

Yazım işi bittikten sonra Osman,Hafsadan aldığı ana Mushafı kendisine iade etti.Çoğunluğun rivayetine göre dört,diğer bir rivayete göre de yedi nüsha yazılan mushaflardan biri Iraka,biri Şama,biri Mısıra, gönderildi.Dört nüsha yazılmış olması,Kurtubinin görüşüdür.El-Fethu'r-Rabbani yazarına göre Mushaflar: Mekkeye. Basraya, Kufeye, Şama, Yemene gönderilmiş,biri de Medinede bırakılmıştır.(Not:Zamanımızda yedi şehire gönderilen ikinci yazım ürünü olan Kuranlardan hiç olmazsa bir tanesi mevcut mudur?-Fazıl)

Bundan sonra Osman,Okuma farklarını ortadan kaldırıp müslümanları bir tek kıraatte birleştirmek amacıyla başka bütün müshafların ve Kuran parçalarının yakılmasını emretmiştir.(Not:Resmi yedi Kuranın dışındakileri yakma operasyonu-Fazıl)

Gelen rivayetlerden Hz Osmanın bu uygulamasının,hayli tepkilere yol açtığı anlaşılmaktadır.Önce onun,derleme komisyonun başkanlığına Zeyd ibn Sabit'i getirmesi,Peygamberin eski sahabilerinden Abdulah ibn Mesudun canını sıkmıştır.İbn Şihabın rivayetine göre Abdullah halka şöyle demiştir:

- "Ey Müslümanlar!vallahi ben müslüman olduğum sırada henüz kafir bir insanın belinde bulunan bir kimsenin yönetiminde yazılan müshaf nüshalarından uzak durun."

Zeyd'e tarizde bulunan Abdullahın sözü,Ebu Vailin rivayetine göre şöyledir:

-"İbn Mesut minberde biz şöyle hitap etti:'Herkes dünyada gizlediği şeyle ahirete gelecektir.'Siz de yanınızda bulunan mushaf nüshalarını saklayınız!Siz bana ,Zeyd İbn Sabitin okuyuşuna göre okumamı nasıl emredersiniz!Ben Allahın resulünün ağzından yetmiş küsur sure öğrenmiş iken henüz Zeyd iki örüklü saçıyla gelir çocukların arasında dolaşırdı.Allaha and olsunki inen her Kuran parçasının ne hakkında indiğini bilirim. Allahın kitabını benden daha iyi bilen yoktur.Ben sizin en iyiniz değilim. Eğer deve ile ulaşılabilecek bir yerde Allahın kitabını benden daha iyi bilen birinin bulunduğunu bilsem,derhal ona giderim"

İbn Mesud'un bu sözünü nakleden Ebu Vail

-'Minberden indiğinde halk arasında oturdum.Kimse onun sözlerini inkar etmiyordu'

demiştir.....

Gerçi Hz Osmanın,özel mushafları yaktırdığı rivayet edilmektedir ama onun bu emrine uymayıp kendi özel mushaflarını saklayanların bulunduğu da tarihen sabittir.Çünkü Hz Ali,Abdullah ibn Mesud,Übeyy ibn Ka'b'ın özel mushaflarından söz edilmektedir.Ebubekir ibn Ebi Davud,özel sahabi mushaflarındaki farkları Kitabu'l-Mesahif'inde toplamıştır.Buharinin rivayetine göre Hz Ayşe,mushafını görmek üzere gelen bir Iraklıya,özel mushafını göstermiştir. Hz Hafsaya iade edilmiş olan ana mushaf da ölünceye dek onun yanında kalmış,Medine valisi olan Mervan ibn el Hakem,yakmak üzere o nüshayı istemişsede Hafsa vermemiştir.Fakat müminler anasının vefatı üzerine Mervan o mushafı alıp yakmıştır(Not:Ana mushafın da yakılması operasyonu-Fazıl)

KURANIN AYET VE SURELERİ MESELESİ

Güvenilir bilginlerin oy birliği ile Kuranı Kerim,yüz ondört sureden oluşmaktadır.Enfal ile Bera'eyi bir sure kabul edenler,bu sayıyı yüz on üç e indirmişlerdir.Muavvizeanı mushafına yazmamış olan Abdullah ibn Mes'ud'un Mushafında ise yüz on iki sure yer almıştır.Kunut dualarını da suretu'l hal ve suretu'l hafd adıyla birer sure kabul ettiği rivayet edilen Übeyyibn Ka'b 'ın Mushafında ise yüz on iki sure yer almıştır.(Not:Kuranın içeriği ne kadardır?Bu konuda anlaşma yok.Birlik yok.Kesinlik yok -Fazıl)....

KURANI KERİMİN NOKTALANMASI,HAREKELENMESİ,TA'ŞİR VE TAHZİBİ MESELESİ

Kuranı Kerim başlangıçta noktasız ve harekesiz olan Arap yazısı ile yazılmıştı.Henüz gelişmemiş olan bu yazı bir kelimenin çeşitli biçimlerde ok unmasına müsait idi.Mesela (..)kelimesi, katele, kutile, kabile, kubile, fetele, futile...şeklinde, (...)kelimesi la-takbelu,la taktulu... şekillerinde de okunabilirdi.Bunların birincisi öldürdü,ikincisi öldürüldü,üçüncüsü kabul etti,dördüncüsü kabul edildi demektir. Sonraki misalde birincisi kabul etmeyiniz,ikincisi öldürmeyiniz anlamındadır.İşte bu yazı şekli Kuran kelimelerinin birçok biçimde okunmasına ve dolayısıyla kıraat(okuma) ayrılıklarına, tartışmalara sebep oluyordu. (Not:Kuranda aslolan ayrılıktır. Ayetlere ayrı anlamlar vermedir.-Fazıl)

Bunu önlemek için Abdu'l Melik ibn Mervan'ın emriyle Irak valisi Haccac ibn Yusuf,bizzat ciddi bir biçimde Kuranı noktalamaya koyulduğu gibi Hasan Basri ve Yahya ibn Ya'mur'u da bu işle görevlendirdi.Böylece Vasıt'ta,resmi yazıma uygun olan bütün kıraatleri içinde toplayan bir kitap te'lif edildi.Ta Mücahid,kıraatler hakkındaki kitabını yazıncaya dek halk,uzun süre Haccac'ın yazdığı bu kitaba göre amel etti(Not:Oluşturulan üçüncü Kuran-Haccac Kur' anı-Fazıl)....

Daha sonra Kurana ta'şir işaretleri konmuştur.İbn Atiye bunun Abbasi Halifesi Me'mun'un emriyle konulduğuna dair bir rivayet gördüğünü söylemiştir.Bir rivayete görede ta'şir işaretlerini koyan Haccacdır...

EBU'L-ESVED VE KURANIN YİNE DEĞİŞTİRİLMESİ

..Kuranı Kerime önce kelime sonlarındaki i'rab harekelerini gösteren yuvarlak noktalar konmuş,bu işi ilk yapanda Hz Ali'nin talebesi olan,Basra valiliğide yapmış bulunan ve hicri 69 yılında vefat eden Ebu'l Esved Zaim ibn Amr ibn Süfyan olmuştur..."Basralılar,Arap dilinin gelişmesine öncülük etmişler,nahiv,lugat ve garip kelimeler üzerinde özenle durmuşlardır.Arap dil kurallarını koyan,gramer yolunu ilk açan,Basralı Ebu'l Esved ed Dueli' dir."(Not:Arap dilinin gelişmesine paralel olarak Kuranın değiştirilme operasyonları)

Ebu'l Esved in bu işe başlaması çeşitli şekillerde anlatılır.Bir rivayete göre kendi kızının gramer hatası yaptığını,başka bir rivayete göre bir iranlının gramer hatası yaptığını görünce bu işe başlamıştır.Bir rivayete göre Basra Valisi Ziyad,kendi huzurunda bulunan bir cemaatin gramer hatası yapması üzerine Ebul Esvedi bu işle görevlendirmiştir.Bir rivayete görede emri Esvede Hz Ali vermiştir.....

Doğu bilimleri ile uğraşan bazı alimlere göre Ebu'l Esved,bu irab işaretlerini koymada Süryani dilinden yararlanmaıştır.Corci Zeydan şöyle diyor: "Tercihe uygun görüş,Ebu'l Esvedin bu kuralı,Iraktaki komşuları Kildani ve Süryani dilinden almış olduğudur.Çünkü onların yazısında harflerin okunuşunu sağlamak,ya da kelimelerin isim mi,fiil mi olduğunu anlamak için üste ve alta büyük noktalar konurdu...Ebu'l Esved'in de harekeleri onlardan aldığı anlaşılıyor.)(Not:Yukardaki tüm alıntılar Prof .Dr.Süleyman Ateş'in Milliyet tarafından 1988 yılında yayınlanmış olan Kur' an-ı Kerim Tefsiri cilt 1 Sayfa: 17-34 den alınmıştır)
FAZIL
FAZIL

Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 16/07/10

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz